Dün gece Espark’ın arkasında rutin bir polis uygulamasına girdim. İleriden uygulama görünüyordu. Polis durmamı işaret etti, sağa çektim. Aynı anda üç araç daha durduruldu. Ehliyet istendi, kimliğe tanımlı olduğunu söyledim. Alkolmetre uzatıldı, üfledim. Araç sorgum yapıldı, tam gidecekken başka bir polis memuru gelip ekip otosuna çağırdı.
“Kemer takmadığın için ceza yazacağım” dedi. Ben de “Yazabilirsiniz ama takıp takmadığımı görmüşsünüzdür” diye cevap verdim. Ceza yazıldı, imza istendi. Atmadım. İlk sorguyu yapan memurda cezayı yazana sordu sorun nedir oda kemer takmamış ceza yazdım dedi oda şaşkınlığını gizlemeye çalıştı
O sırada önümdeki ve arkamdaki araçlardaki sürücülerin de kemer takmadığını fark ettim. Aracın kameralarına bakarak bir süre bekledim. Onlara işlem yapılmadığını görünce sordum:
“Bana ceza yazıldı ama diğerlerine neden yazılmadı?”
Verilen cevap ise hayret vericiydi:
“Onlar ehliyetlerini çıkarmak için kemerlerini çözmüşlerdir.”
Şaşırdım, üzüldüm. Çünkü ben ehliyetimi çıkarmak için kemerimi çözmemiştim. Ama bana ceza yazılmış, diğerlerine ise göz yumulmuştu. Polis memuru, araçların 15 metre gerisinde, arkada duran ekip otosundan benim kemersiz olduğumu görmüş(!).
Oysa mesele şuydu: Ya bana özel bir durum vardı ve ceza kesilmesi gerekiyordu ya da diğer araçların sürücülerine ayrıcalık tanınmıştı. Burada insanın aklına ister istemez devlet, adalet ve eşitlik kavramları geliyor.
Ben bu işlerin içindeyim, biliyorum ki bunun devletle veya hükümetle hiçbir ilgisi yok. Ancak bilmeyen bir vatandaş böyle bir uygulamayı görse ne düşünür? “Cumhurbaşkanı talimat verdi, bakan emretti” diye yorum yapabilir. İşte sorun da burada: Bireysel keyfiyetle hareket eden memurların faturası devlete ve hükümete kesiliyor.
Hazreti Ali’ye sorulur: “Devletin dini nedir?”
“Adalettir” der.
Peki adalet nedir?
“Adalet, en zayıfın en güçlüden hakkını zorlanmadan alabilmesi; en güçlünün de en zayıftan hakkını kırmadan, ezmeden alabilmesidir.”
Bugün yaşadığım bu küçük olay bile bize gösteriyor ki adaletin terazisi yalnızca mahkeme salonlarında değil, bir uygulama noktasında, bir memurun davranışında da tartılıyor. Ve terazinin en küçük eğilmesi bile vatandaşın vicdanında büyük bir yara açabiliyor.
⸻
Son Söz
Adalet, devletin direğidir. Direği eğilen kubbe çöker; temeli sağlam olan mülk ise yükselir. Ecdadımız bu hakikati bildiği için yüzyıllarca cihanın sultanı oldu. Nitekim Kanûnî Sultan Süleyman, “Adalet mülkün temelidir” diyerek sadece bir hüküm değil, bir medeniyet dersi bırakmıştır.
Bugün de bilmeliyiz ki devletin büyüklüğü yalnızca padişahın kudretiyle değil, en küçük memurun bile görevini adaletle icra etmesiyle mümkündür. Şayet yükselmek istiyorsak, adalet terazisini hayatın her alanında şaşmaz kılmalıyız.
Kanûnî’nin dilinden düşmeyen şu kelâm da unutulmamalıdır:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
⸻
Yavuz selim Sani