Türkiye’de siyasetin en büyük açmazı, kendi değerleriyle barışık olamayan siyasetçilerin başkalarının gölgesine sığınmaya çalışmasıdır.
Bugün gördüğümüz tablo budur. Anahtar Parti’nin Eskişehir İl Başkanı Çağlar Ölçe, İl Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın’ı hedef alıyor. Gerekçe: Ayasofya imamı ile aynı masada oturmuş olması. Peki gerçekten mesele bu mu?
Asıl mesele, Sinan Aydın’ın görev anlayışıdır. Milli ve manevi değerleri gözeten, öğrencilerin hem akademik hem de ahlaki gelişimine önem veren bir müdür profili, belli kesimlerin işine gelmiyor. Çünkü biliyorlar ki değerler yükselirse, nesiller sağlam durursa bu, onların siyaset anlayışına zarar verecek.
Bu noktada Anahtar Parti’nin tutumu dikkat çekici. Kendi tabanından gelen beklentileri bir kenara bırakıp, CHP’nin yıllardır sürdürdüğü söylemle aynı çizgiye savruluyorlar. CHP’nin “dini ve manevi değerleri ikinci plana iten” yaklaşımına yamanarak, kendi genel başkanlarının da inandığı değerlere aykırı bir duruş sergiliyorlar.
Buradan sormak gerekir: Anahtar Parti, kendi çizgisini mi koruyacak, yoksa CHP’nin gölgesinde bir siyasi figüran olmayı mı seçecek?
Bizim için cevap nettir. Sinan Aydın, milli ve manevi değerleriyle bu milletin öz evladıdır. Onun hedef alınması, aslında bu milletin mayasına, tarihine ve ruhuna yönelmiş bir saldırıdır.
Tarih bize göstermiştir: Yavuz Sultan Selim, inancı uğruna koca imparatorluğu dimdik ayakta tutarken; Hz. Salih, kavminin tüm baskısına rağmen hakikatten taviz vermemiştir. Bugün de aynı duruşa ihtiyaç vardır. Sinan Aydın’ın temsil ettiği değerler bu duruşun işaretidir.
Gerçekleri görmek isteyenler için tablo açıktır: Rahatsızlık Sinan Aydın’dan değil, onun temsil ettiği milli ve manevi değerlerden kaynaklanmaktadır.
Yazar: Yavuz Selim Sani