Ah O Gemide Bende Olsaydım!.. - Eskişehir Balyoz Haber

Hüseyin DÜŞ

Hüseyin DÜŞ
Hüseyin DÜŞ

Ah O Gemide Bende Olsaydım!..

Ah O Gemide Bende Olsaydım!..
Yayınlama: 13 Temmuz 2013 Cumartesi - 12.659
A+
A-

  Bir soruyla başlayacağım bu yazıma. Ama ne olur samimi cevap verin olur mu? Tercih etmeniz gerekse Titanic Gemisinde mi yoksa Nuh’un Gemisinde mi olmak isterdiniz? Yazımı okuduktan sonra bakalım fikriniz değişecek mi?

  İnsan başıboş ve sorumsuz olarak bırakılmamıştır. Müslüman; yaratanına, emri altındakilere, amirlerine, topluma, hayvanlara, çevreye ve tüm insanlığa karşı sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukların başında ise “Emr-i Bil Maruf, Nehy-i Anil Münker” vardır.

  Yanlış giden bir şeyler varsa, inancımıza ters icraatlar yapılıyorsa ve Allah’a isyan söz konusu ise, o topluma iyiyi, doğruyu ve hakkı anlatan bir zümrenin bulunması gerekir. O zümre sadıklar topluluğudur. Sayıları azda olsa, hak yolunda yılmadan çaba gösterirler. Ne koyunlar gibi; düşünmeden, yanlış yolda gidenlerin ardınca yürürler… Nede pisliğe üşüşen sinekler gibi; menfaat, makam ve para için çoğunluğun ardınca koşarlar…

  Birileri, Hz. Ömer’in; “Eğer inandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” sözündeki gibi, dini kendine uydurarak, kendini kandırır durur. Bu tipte olanlar kendilerine bir “Titanic Gemisi” bulmuş ve o gemiye binmenin derdine düşmüşlerdir. Onlara göre o gemi hiç batmayacaktır. Ama şunu unutmayın ki, Allah’a (c.c) isyanla gidilecek yol, yol değildir ve o gemi er geç batacaktır. Ama birileri de var ki, Allah’ın hükümleri uğruna yaşarlar ve hak yolda, azda olsalar sebat ederler. Böyleleri de “Nuh’un Gemisinde” olanlardır. Bu gemi Titanic gibi gösterişli değildir belki ama içindekiler sadıktır, rotası doğrudur ve Allah’ın izniyle batmayacaktır. Hz. Mevlana’da şöyle söylemiştir; “Doğru yolda yürüyen ve hatta bu sebeple bir takım iptila, musibet ve güçlüklerle karşılaşanlara çoğu kere onun “harcandığı” gözüyle bakarlar. Halbuki böyleleri harcanmış değil, Hak için kullanılmışlardır.”

  Bazen insan yaptığı işi çok güzel ve doğru zanneder ve o yolda her şeyini feda eder. Ancak yanlış yolda ilerlediği için hakikatten hızla uzaklaşır. En çok kaybedenlerde işte bunlardır.

  Ayet-i kerimede şöyle buyrulur; “Deki: Size, yaptıkları işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildireyim mi? Bunlar iyi ve güzel işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatındaki çabaları boşa giden kimselerdir.” [Kehf, 103,104]

  Peki, biz ne kadar takvalı ve düzgün bir hayat yaşıyoruz? İçinde yaşadığımız şu topluma bir göz atalım isterseniz!.. Sorumluluklarının idrakinde bir topluluk muyuz, değil miyiz?

  Özellikle şu son 10 yıl içinde, “Biz ne kadar güzel Müslümanız!”, “Gerçektende çok Müslümanız biz canım!” … diyen ama bataklıkta çırpındığından habersiz ahmakların sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. Eşinin başı kapalı, kendiside namaz kılan görüntüsündeki yöneticilerimiz ve zenginlerimizin sayısı arttı belki ama ihlas ve takvada kaliteli Müslüman sayısı maalesef artmıyor. Bu tip Müslümanları gördükçe ne yazık ki iğrenti geliyor bana…Deve hörgüçlü başörtüsü modelli, gözünde 20 bin TL’lik güneş gözlüğü, altında 200 bin TL’lik jiplerle dolaşan Aslından Koparılmış Protestan Müslümanları gördükçe onlar adına üzülüyorum… Bu tip Müslümanlar, kendisine, eşine, kızına ve oğluna 200’er bin TL’lik araba almayı, ceplerindeki 3000 TL’lik telefonlarla hava atmayı pek severler. Sıra zekatını hesaplamaya geldi mi kılı kılına hesap yapar, her şeyi en iyi gören rabbimizin gözünden kaçıracağını düşünüp zekatında oynamalar yapar. Zekatı 20 bin çıktıysa bunu 15 bin çıkartmak için yollar arar. Sonrada yardım programlarında ne kadar cömert desinler diye 5 bin lira bağışta bulunurlar… İşte bu gibiler “Titanic Gemisi” yolcusu olan Müslümancıklardır. Bizler ise inşallah “Nuh’un Gemisi” ile yol almak isteyen Müslümanlardan olmak arzusundayız.

  İnsanımız, gençlerimiz ömrünü nasıl ve nerede geçiriyor? Kimin, kimlerin peşi sıra koyunlar gibi yaşıyoruz? Maalesef, Türk insanı, sabah meraya salınıp, akşam ahırına dönen, evden işe işten eve giden sonrada TV başında sağılmayı bekleşen koyunlar misali bir yaşama alıştırılmış… Düşünmeyen, üretmeyen, idrak edemeyen et yığınları haline getirilmişiz.

  İslam dininin mensupları olarak yaşam kaynağımız olan Kuran-ı Kerim de, Allah’ın (c.c) bizlere yaşam modeli olarak bildirdiği hükümlere itaat etmekle yükümlüyüz. Ve tabii bizi yönetenlerinde Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmesi, Kuran’da bildirilen haram ve yasaklar konusunda azami hassasiyet göstermesi gerekmektedir. “Allah’ın ayetleri sana indirildikten sonra onları tatbik etmekten sakın seni alıkoymasınlar. Korkmadan, yılmadan Rabbine insanları davet et, asla müşriklerden yana olma” [Ankebut,87]

  Eğer içimizden birileri çıkıp; Faiz, Zina, Domuz, Eşcinsellik v.s. haramları Müslümanlara hoş göstermeye ve hatta bu günahların yolunu açacak hükümler vermeye başlarlarsa bunlara itaat edemeyiz ve onların gemisinde yer alamayız. Çünkü o gemi Titanic gemisi ve ne kadar şatafatlı gözükse de eninde sonunda batacak… Bakın bu hususta Allah(c.c) ne buyuruyor; “Artık siz, insanlardan korkmayın, benden korkun ve benim ayetlerimi az bir değere (rüşvet ve dünya makamına) satmayın. Kim beğenmeyerek Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” [Maide, 44]

  Ah o gemide bende olsaydım!... Olsaydım da, peki hangisinde!..





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024