Sadıklarla olmak
Sadakat… Büyük adamlarda, Büyük liderlerde, Adam gibi adamlarda bulunması elzem olan bir kriter ve önemli bir ölçüdür.
Doğru sözlü, sözünde sabit olan, sözünü tutan ve her halükarda doğru yerde durmaya çalışan kişidir Sadık Adam!.. Sadakatlilik, bir nevi, Allah adamı olma gayretidir.
Allah adamlığı, inceden inceye işlenmiş bir şahsiyeti ifade eder. Bu, bütün şahsiyet özelliklerini Allah’ın belirlediği ve Rasulü Ekrem Efendimizin “Güzel örnekliği” ile en ideal manada temsil edilen “İslam insanı”dır, Müslümandır.
“Ey iman edenler Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun” [Tevbe,119]
Bu ayetin bir kısmı, insanı bir Sadıklar Topluluğu oluşturmaya, var ise onların arasında yer almaya sevk ediyor. İşte bizlere düşende bu “Sadıklar Topluluğu” nu bulmak ve onlarla yol almak olmalıdır.
İslami Büyük Lider olma iddiasında olanlara gelince; böyleleri, inanç, düşünce, icraat ve davranışlarında “Biz Allah’a aidiz ve sonuçta da yalnız O’na döneceğiz” idrakiyle, sözlerinde sabit, yalansız, dolansız bir yaşantıyla, kalben Hakk’ın huzurunda yaşayan kimseler olmalıdırlar. Kur’ân-ı Kerim böylelerinden “gerçek erler”, “adam gibi adamlar” anlamında “ricâl” diye bahseder ve onların en temel özelliklerine şöyle dikkat çeker:
“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiş (ve bu uğurda canını bile vermiş)tir. Bir kısmı da (bu gayeye vuslatı) beklemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” [Ahzâb Sûresi, 23]
Peygamber efendimiz “Kalbden kalbe akış vardır” diyerek bize bir ikazda bulunmuştur. Hangi ortamda iseniz oraya bir şeyler verir yada oradan bir şeyler alırsınız ister istemez. Önemli olan verirken iyi ve güzel olanı vermek, oraya bir değer katmak, oradan kendimize bir şeyler alırken de içimize temiz olanı alabilmek gayesiyle her zaman temiz ve hayırlı ortamlarda bulunmak lazımdır. O yerlerde ancak Sadıklar Topluluğu’dur.
Nitekim İmam Gazâlî Hazretleri, nasihatlerinden birinde buyurur ki:
“Evlâdım! Son derece dikkat edeceğin bir husus varsa, o da kimlerle düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki, bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütebilir. Bunun için dâimâ sâlihlerle düşüp kalk!”
Günümüzdeki süslü nutuklar atan hatip ve liderlere, şair Murad Abadi; “Hatibin sözleri ne kadar parlak, ifadesi ne kadar güzel!.. Fakat onun gözünde Allah sevgisinin şimşeklerini göremiyorum. Yüzünde iman nurunu, aşk ve muhabbet simasını okuyamıyorum” diyor.
Peygamber Efendimiz, Salih ve sadıklarla beraber olup fasıklarla irtibattan sakınmanın ehemmiyetini ne güzel ifâde buyurmuştur:
“İyi arkadaşla kötü arkadaşın misâli; misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan ikram eder veya sen ondan satın alırsın.
Körük çekene gelince; o, ya senin elbiseni yakar, yahut da onun pis kokusu sana sirâyet eder.” [Buhârî, Buyû, 38]
Abdullah ibn-i Abbas Hazretleri de asırlar evvelinden buyurur ki:
“Sevdiğini Allah için sev! Terk ettiğini de Allah için terk et! Bilmiş ol ki, Allâh’ın rızâsı böylelikle kazanılacak. Yoksa insan, oruç tutmuş, namaz kılmış, hacca gitmiş… Bunlardan gereken faydayı göremeyecek. İnsanlar maalesef bugün iyice dünyâlık oldular. Muhabbet ve nefretleri sırf dünyâ menfaatleri içindir…”
Muhabbet ve nefret husûsunda Allah’ın rızasını gözetme feraseti kaybedildiği zaman, kişi nefsinin maskarası haline gelir. İman hassasiyetleri yerine, dünya menfaatlerini ön planda tutar. Bu sebeple de “hoşgörü” adı altında yanlışları hafife almaya, “aman kırılmasın, gücenmesin, dostluk ve menfaatimiz zarar görmesin” gibi düşüncelerle sessiz kalmaya başlar. Bu ise, kişinin hem kendisine hem de haksızlığına göz yumduğu insana yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir.
İşte söz buraya gelmişken aziz okuyucular sizde sevdiğiniz ve peşinden gittiğiniz insanların, liderlerin yanlışlarını, kusurlarını görmeme hastalığına düşmeyin ne olur. Körü körüne bir yol tutuş olmasın bu gidiş.
Eğer peşinde olduklarınız, biz şunu bunu yapmayız, şunla bunla katiyen görüşmeyiz, bizim dostumuz şudur, onlarla işimiz olmaz deyip de sonra bu dediklerini yapıyor, tükürdüğünü yalıyorsa onların izinde gitmeyin.
Kalın sadıklarla, sabitlerle ve sağlıcakla…