CİNNET VE ŞİDDET
CİNNET VE ŞİDDET
Bir zamanlar kan davası, töre cinayetleri gazetelerin baş sayfalarda yer alır; bu haberleri okurken yüreğimiz sızlardı. Özellikle geri kalmış bir toplumun kanayan yarası olarak görür, biran önce eğitimle bu sorunun kökten hallolmasını düşünürdük.
2010 yılı itibari ile bu tür olayların azlığından söz edilebilir. Kan davasının özellikle son dönemlerini yaşadığını söylemek çokta yanlış olmaz. Töre cinayetleri de öyle.
Yıllarca gelişmişlikle suçlar arasında ters bir orantı kurularak; gelişen toplumlarda suçların azalacağı teorisi yapılıp, geri kalmışlığımıza lanet okunmuştur. Batı toplumlarına özenilmiş, güzel günlerin hayalleri kurulmuştur.
Tam bitti, kurtulduk dediğimiz bir dönemde, kan davalarını ve töre cinayetlerini aratır cinnet ve şiddet haberleri ile doldu taştı gazete sayfaları, haber bültenleri.
Gün geçmiyor ki birileri; annesini, babasını , kardeşini veya bir yakınını satırla öldürmesin veya ağır yaralamasın. Buda yetmiyor, ailesini toptan yok etmesin.
İşin kötüsü; sosyologlar, psikologlar ve bilim çevresi suç ve suçlu kaynağını, gelişmemiş toplum kökeninde ararken, eğitimsiz insan ve toplum temelinde irdelerken; cinnet ve şiddetin kent kültürü çevresinde yoğunlaşması, “nerede hata yaptık?” sorusunu doğurdu.
Son yıllarda suç oranlarındaki artış toplum olarak, psikolojik dengemizi altüst edip, “bu insanlara ne oluyor?” sorusunu sordurur duruma getirdi.
Hatırlanırsa bir hukuk fakültesi öğrencisi öğretim görevlisi annesini hunharca öldürmüştü.
İşsiz genç babasını satırla kafasını kesmiş, kız kardeşini ağır yaralamıştı.
Münevver karabulut cinayeti ise ülke sınırlarını aşmış, tüm dünyaya haber kaynağı olmuştu.
Son olarak cinnet geçiren yarbayın, iki çocuğunu, karsını ve sonra kendisini vurması ile cinnet ve şiddet haberleri ülke gündeminde en üst sıralarda yerini korumuştu.
Cinnet ve şiddet artarak devam ediyor.
Sanayi toplumunun yeni hastalığı cinnet ve şiddet!
Temelinde yatan nedenleri mutlaka derinlemesine incelenmeli, önlemleri alınmalıdır.
Özellikle şiddet, toplumun her kesimine hızla yayılmakta, adeta fitili ateşlenmeye hazır bir bombaya dönüşmektedir. İnsanlar sokakta yürümeye korkar, birilerine bir şey sormaktan çekinir duruma gelmiştir.
Siyasetçilerin, şiddet ve cinnet psikolojisini mecliste sergilemeleri, sorunların nerelere kadar tırmandığının en son göstergesi olmuştur.
Tahammülsüz, sabırsız, hoş görüsüz bir topluma doğru hızla koşan bir süreci hep beraber yaşamaktayız.
Kimse kimseyi dinlemiyor. Empati kurmuyor.
Cinnet geçirenler cahiller, okumamışlar, geri kalmışlar değil tam tersi, okumuş, eğitimli insanlar, meslek sahibi, kentliler…
Cinnet ve şiddetin kaynağı ekonomik sorunlar denilebilir ama bir çoğunun da farklı nedenleri olduğu bir gerçek.
Sevgi, hoşgörü, dostluk, dayanışma, paylaşım vb değerlerden uzak yetişen bireyler suç işlemeye daha yatkın hale geliyor. Sıkıntıya düştüğünde psikolojik sorunlar yaşayabiliyor.
Manevi değerleri yüksek, dayanışmacı, paylaşımcı ve üretken bir toplum sağlıklı bireylerin yetişmesinin teminatıdır.
Evrensel değerlere sahip olma, Empati yapma, insan haklarını içselleştirme çağdaş toplumun göstergeleridir.
Bu değerler hayata geçtiğinde cinnet ve şiddet olayları mutlaka azalacaktır.