Emre Kınay’ın Sözleri ve YEREL YÖNETİM GERÇEĞİ
Son yıllarda maalesef ülkemiz üzerindeki kara dumanlar bir türlü bitmek bilmiyor. Bir sıkıntıdan bir diğerine savruluyoruz adeta. Darbe girişimleriydi, doğal afetlerdi, pandemiydi derken her geçen gün daha kötüsü olabilir mi sorusunu sormaya bile fırsat bulamadan başka bir sıkıntı ile karşı karşıya kalıyoruz.
Daha yeni ülkemizde yaşanan sel felaketlerinin üzüntüsünü üzerimizden atamamışken bu kez yangınlarla karşı karşıya kaldık. Bir çok noktada aynı anda başlayan yangınlar canımızı yaktı ve maalesef yakmaya da devam ediyor. Şu ana kadar bir kişi yangın çıkarmaktan dolayı tutuklandı. Diğer yangınlarla ilgili ise hala tam olarak nedenin ne olduğuna dair bir açıklama yapılmış değil.
Maalesef alışkın olduğumuz bu gibi durumlardan yalanlarla gerçek dışı bilgilerle toplumun ve özellikle mücadele eden onca fedakar görevlinin ve vatandaşın morallirini bozmaya yönelik açıklamalar ve yayınlar da sık sık başta sosyal medya olmak üzere gündeme geliyor.
Bu paylaşımlardan bir tanesini de kendi çektiği video ile açıklayan Emre Kınay'dan geldi. Kınay, şehirleri kurtarmak için yangınla mücadelenin bu alana yoğunlaştığını ve bundan dolayı ormanların yanmaya terk edildiğini iddia etti. Tepkiler ve yine destekler de alan açıklamada aslında dikkat çeken detay yerel yönetimlerin durumuydu aslında. Öyle ki yerel yönetimlerin aslında bu konuda ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha gözler enine seren bu durum, yerel yönetim anlayışının ve sisteminin sorunlu yapısını bir kez daha gözler önüne serdi aslında. Kınay'ın dediği gibi yangına müdahalede onca yıllık aynı siyasi partili başkanların yönettiği bu şehirlerde maalesef yeterli hazırlık ve donanım olmadığı için devletin ilk adımda yangn karşısında müdahalesi bu alanları yangından korumak olmak durumunda kaldı. Oysa bu yerel yönetimler kendi yapılarını, organizasyonlarını ve bütçe dağılımlarını farklı öncelikler yerine bu gibi afetlere hazırlık için yeterli yapmış olsaydı, mücadele için devletin diğer kurumları şehirleri müdafayı öne çıkarmak zorunda kalmayacaklardı.
Ancak yerel yönetimlerin devletin arsız evladı gibi yönetildiği, başkanların sorumlu olmadığı, sayıştay denetimlerini ve raporlarının kağıt üzerinde kalmak yerine yaptırım gücünün olduğu ve belirli konularda hesap sorulabilirliğin daha öne çıkmadığı bir anlayışta, yaşananların elbette şaşılacak bir durum olmadığı aşikar olan bir tablo çıkıyor karşımıza.
Her yerel yönetim değiştiğinde iş başına gelenlerin şahsi ve ideolojik önceliklerinin ve ardından ne yazık ki rantsal beklentilerin öne çıktığı, hesap sorulabilirliği yetersiz, sorumluların ilgili şube müdürleri ile kısıtlı kaldığı başkanların sembolik sorumluluğun bulunduğu bir sistemde gerçekten kamu yararının öne çıktığı ve bazı önceliklerin olmazsa olmaz diye kabul edilmek zorunda olmadığı bir yerel yönetim anlayışı bu son yangın olayında da aslında yerel yönetim konusunun revize edilmesi ve hatta sıfırdan yeniden yapılandırılması gerektirdiğini hatırlatıyor.
Uzaklara gitmeye gerek yok. Kentimize dönüp bakalım. ESKİ geçtiğimiz yıllarda bir çok konuda yatırım ve yenileme yapması gereken bir kurum olmasına karşın 40 milyona yakın bir bütçe fazlası veriyor ve bu bütçe ESKİ den alınıp başka kaynaklara aktarılıyor. ESKİ ise bu sırada resmi olarak bazı vatandaşların yaptığı çeşitli başvurulara ARITMA KAPASİTESİNİN %30 FAZLASINI arıtmaya çalıştığı yanıtı veriyor. Peki bu durumda olan ESKİ nasıl oluyorda yatırım yapması gerektiği halde, bütçe fazlası veriyor ve bu fazla para başka yerlere aktarılabiliyor.
Merkez ilçe belediyesinin birinin 15 milyona yakın reklam harcaması, kağıt üzerinde kabul görebilen özel kalem çay giderleri nasıl oluyor da hesaba çekilemiyor. Hayatın gerçeklerinden uzak olduğu matematiksel olarak da bariz olan bir durumla bile ilgili olarak neden bir yaptırım uygulanmıyor.
Peki kim biliyor Eskişehir'de böyle devasa bir yangın çıktığında aynı şekilde bizim itfaiyemizin de yetersiz gelmeyebileceğini.. Şu durumda baktığınız da kimse bunun net yanıtı verebilecek durumda değil. Öncelikler yapılması gereken standartlar belirlenmeden, denetlenmeden. Hesap sorulabilirliğin olmadığı, ardından belediyelerin boyunu aşan borçları bırakıp ayrılanlara hesap sorulamadığı bir anlayışta neyin nasıl ne şekilde ne kadara yapıldığını nasıl takip edip hesap sorabileceğiz.
İşte yangınla mücadele konusunda bölgenin yerel yönetimleri gözden kaçarken, polis tomasına göz dikerek, yıllarca sömürülerek borç batağındayken kayyum atanarak tekrar diriltilmeye çalışılan Türk Hava Kurumunun uçaklarına kafa yorarken asıl sorulması gereken yerel yönetimler bu işlerin neresinde, neden hazır değiller gibi konuları gözden kaçırıyoruz.
Emre Kınay'ın muhtelemen niyeti bu değil di ama tam da dediği buraya geliyor. Şehirleri asıl koruması gerekenler yetersiz kaldığı için tüm diğer imkanlar oraya öncelik verdi ve ormanlar ikinci plana atıldı..
Yerel yönetimlerin Türkiye'nin neresinde olursa olsun yerel bazı dinamikleri dikkate almanın dışında yapması gerekenlerin standart olması gerekiyor. Ancak ne yazık ki uygulamalar öyle değil. Tüm Türkiye'in haberdar olduğu İstanbul daki bir durumu düşünün. Bir önceki yönetim Arıtma merkezi ihtiyacı olduğu için bir proje hazırlıyor _ki devlettte devam esastır aslında. Yeni yönetim bu projeye gerek olmadığına kanaat getiriyor bir de dalga geçer gibi temel atmama töreni yapıyor. Sonuç: Kirlenen boğaz, müsilaj gerçeği..
Yerel yönetimleri yakinen takip ederseniz bu uygulamalarda farklılıları ve anlamsızlıkları görebilirsiniz. Yapmak yasal, yapmamak da yasal..