Şehrin ruhu!
Bir şehiri şehir yapan onun taşıdığı ruhtur aslında. Şehrin içinden anıları, paylaşılan kültürü ve alışkanlıkları çıkarıp aldığınızda karşınıza kocaman bir taş yığını kalır. Sessiz ve kendini ifade edemeyen duvarlardan başka bir şey yoktur artık elinizde.
Şehri neden severiz diye şöyle dönüp düşündüğünüzde aslında şehri sizdeki anlamının içinde barındırdığı anılarınızdan, sevdiğiniz insanlardan ibaret olduğunu görürsünüz. Yoksa o kocaman binaların, etrafı süsleyen taştan sessiz heykellerin bir anlamı yoktur aslında.
Evet şehrimizin ruhunu almak istiyorlar. Avrupa kenti benzetmesi ile robotlaşmış, insan ilişkileri soğutulmuş bir soğuk duvar çekmek istiyorlar aramıza. Oysa bu şehri şehir yapan hepimiz için öyle çok şey var ki aslında. Geçen zamanda ise bir çoğu elimizden alındı tek tek!
Neler gitti mesela!
- Hamamyolunda geleneksel kıyafetler içinde limonata satanlar
- Adalardaki açık hava sinemaları
- Porsuktaki sandal sefaları
- Yediler parkındaki parkın içinde anlam bulan hayvan heykelleri
- Odunpazarında yıllarca önüncden geçtiğimiz Yunusemre Heykeli
- Porsukta hepimizin sevdiği Kara Fatma
Ve tabii benden yaşça büyüklerimizin daha net hatırladıkları benim burda yazmayı unuttuğum bir çok şey. Evet Eskişehir’i aslında Eskişehir yapanlar bunlar aslında. Her birinin içinde binlerce anı gizli. Ruh veriyor şehrimize. Şehrimiz tüm bunlarla bir anlam kazanıyor.
özendiğimiz ve benzetilmeye çalıştığımız yerlerin bile bir kültürü ve ruhu vardır mutlaka. Bizler şehrimizin ruhu istiyoruz. Kendi evimizde olduğumuzu hissetmek istiyoruz.
Bugün bunları yazmamın nedeni aslında Kılıçoğlu Sineması hakkında ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklandı. Son kale gibi orada dimdik duruyor Kılıçoğlu. Yıllarca bir çok buluşmaya, tanışmaya şahit olmuş ve Eskişehir ile bütünleşmiş bu tarihi mekanı da elimizden almak istiyorlar. Şehrimizin ruhunu yavaş yavaş söküp almak isteyenler bu değeri de koparıp atmak ve bizleri biraz daha şehrimizden soğutmak istiyorlar.
Şehir ruhsuz bir anlam ifade eder mi diye düşünün. İçinde Eskişehir sevgisi olan herkes dönüp bir düşünsün bu kentin onlar için anlamı ne? Neden bu kadar seviyoruz bu kenti diye. Bu kent bizim bir parçamız aslında, o Eskişehir ruhunu hissetmek, hissedebildiğimiz kadar nefes alabilmek ve Eskişehiri solumak. Bunları yitirmek istemiyoruz.
Sessizce olup bitenleri seyrettiğimizde bir çok şeyi elimizden aldıklarını görüyoruz. Oysa bu kent bizim kentimiz ona ve kendimize sahip çıkmamız sessizce olanları seyretmemiz gerekiyor.
Şehrin ruhuna sahip çık!
İlgili Haber
Kılıçoğlu Sineması’nda Son Perde