KÜTAHYA’NIN PINARLARI (DELİ DÜVE)
KÜTAHYA’NIN PINARLARI (DELİ DÜVE)
Bundan 100-120 yıl önce Kütahya'da bir ailenin genç yakışıklı, sözü dinlenir, temiz kalpli bir oğulları varmış. Orta halli bir ailenin de güzel, boylu poslu uzun saçlı bir kızları varmış. Kız biraz hoppa olduğu, ele, avuca sığmadığı için arkadaşları ona "deli düve" ismini vermişlerdi (düve: buzağı doğurma zamanı gelmiş yeni ineklere bazı yerlerde düve denirmiş). İşte genç yakışıklı delikanlı deli düveye aşık olmuş. O zamanlar deli düve adı dillere destandır. Genç, deli düveyi ailesinden ister, fakat kızı vermezler. Kızla genç gizli gizli buluşurlar. Bunu duyan kızın ailesi razı olur ve kızla genci evlendirirler. Fakat gençlerin saadetleri uzun sürmez, bu kızın güzelliğini duyan gören zamanın delikanlıları kendilerini reddeden kızın kocasını hem kıskanır hem de ona kin bağlarlar…
Bu türkü bundan bir asır kadar önce, ihtişamlı, güzel, delidolu, hoppala, zıppala olduğundan “Deli Düve” lakabı takılan bir kadın ile Asalı sülalesinden bir delikanlı arasında geçen aşk hikayesi üzerine yakılmıştır…”
Deli Düve’nin şaibeli bir yaşantısı vardır…
O dönemde tüm delikanlılar onu elde etmek için uğraşırlar. Bunların arasında Asalı Deli Düve’yi nikâhına alır ve ona bir ev açar...
Deli Düve’de gözü olan diğer delikanlılar bu olayı içlerine sindiremezler…
Nasıl etsekte , Deli Düve’yi Asalı’nın elinden alsak diye planlar kurmaya başlarlar ve planlarını hazırlarlar…
Kendilerini reddeden kızın kocasını hem kıskanır, hem de ona kin bağlarlar…
Aradan bir hayli zaman geçer, bu genç ve güzel gelin birkaç delikanlı tarafından tehdit edilmeye başlar. Delikanlılar, “kocandan ayrılacaksın, yoksa seni dağa kaldırırız, kocanın da gözlerini kör ederiz” diye aracı bir kadın ile haber salarlar.
Deli Düve önceleri aldırmaz ve kocasından saklar, onu sevdiği için de bir türlü kötülük etmelerine razı olmaz ve delikanlılara şöyle haber yollar. “Ne olur, kocamı rahat bırakın. Ona dokunmayın, ne isterseniz yapayım” der.
Bunu haber alan delikanlılar Deli Düve’yi kaçırmaya karar verirler. Aracı kadına “biz ondan istediğimizi çeşme başında söyleyeceğiz. Oraya kadar gelsin” derler. Bunu duyan genç gelin meraktan çatlayacak bir duruma geldiğinden çeşme başına gider.
Daha önceden çeşme başında tuzak kuran delikanlılar kadının koşarak geldiğini görünce önüne çıkar ve hazırladıkları atın üzerine atarak kaçırırlarken genç gelin çığlık atar, sesi duyan kocası Asalı yardımına koşar…
Kocasının geldiğini gören delikanlılar hazır vaziyette beklemeye başlarlar. Aralarındaki kanlı döğüş sonunda Asalı oğlu Vehbi isimli delikanlı bıçak darbeleri ile ölür...
Delikanlılar Deli Düve’yi dağa kaldırırlar ve de emellerine ulaşırlar. Öte yandan oğullarının kanlar içinde yattığını gören gencin ana ve babası saçlarını, başlarını yolarlar.
Bu olayın duyulması üzerine yakılan ağıtlar dilden dile dolaşarak günümüzde söylendiği şekilde türkü haline gelir.
Bgün düğün vesilesiyle kütahya’yı gezme fırsatı da buldum… Neredeyse her köşede pınarlar var… Gürül gürül akan… Adına Türkü’ler yakılan, çığrılan bu pınarların hikayesini merak edenimiz vardır diye düşündüm…
Hikayesi ile paylaşmanın daha doğru olacağını düşündüm…
Sizce de güzel olmamış mı?