#MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ… - Eskişehir Balyoz Haber

Eskişehir Güncel

#MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ…

#MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ…
Yayınlama: 6 Temmuz 2024 Cumartesi - 6.920
A+
A-

#MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ
Araştırma yazılarımızda bugünkü durağımız Mihalıççık Narlı Köyü…
Daha evvelde ifade ettiğimiz üzere, Rıdvan Aras Bey’in ciddi orta-uzun vadeli (arşiv-kaynak) araştırmaları, saha, kişi araştırmalarımız, söylenceler ve dahi istişarelerimiz sonucunda, Narlı Köyünü kaleme almayı uygun bulduk…
Tekraren ifade ve teşekkür edeyim ‘emeğin büyüğü Rıdvan Aras Bey’indir…
Bugün;
•Narlı, Aşağı Kale yerleşimi…
• Çıtaklar bükü…
• Kapullu Köprüsü ve hamamları…
• Sangarios…
• Seramik buluntu örnekleri, Demir Çağı, Helenistik Dönem ve Geç Antik Çağ ve Narlı ilişkisi var mı?
• Narlı, Narlu, Narluhortu…
• Narlı isim kökeni (Hellen, Nara)
•Çıtaklar karyesi (Çıtaklar Bükü, aşağı bük, yukarı bük)
•Fakih baba zaviyesi…
• Türbe…
• Bektaş Baba, Derin baba, Kumral Baba zaviyeleri…
Ve daha birçok detaya varıncaya değin hakikaten çok güzel bir araştırma yazısı sizinle olacak…
Buyurun başlayalım…
Mihalıççık Narlı köyü, Eskişehir-Ankara sınırını oluşturan Sakarya nehri yakınında, tarihi eskiye dayanan bir yerleşim birimidir…
Nitekim yapılan arkeolojik yüzey araştırmasında, Narlı köyündeki çalışmalarda köyün 4 km kadar kuzeydoğusunda yer alan ve yöre halkı tarafından ‘Aşağı Kale’ olarak isimlendirilen yerleşme incelenmiştir…
Sakarya Nehrinin batı kıyısında, yüksek kayalık bir tepenin burun kısmına kurulmuş olan kale, büyük olasılıkla Sakarya Nehri üzerindeki geçişi kontrol etmekteydi…
Yaklaşıkkare plana sahip olan sur, ortalama 2 m kalınlığındaolup bazı kesimlerde 2 m yüksekliğe kadar korunmuştur…
Yamaçlardan ve yıkıntıların arasından azmiktarda Ortaçağ çanak çömlek parçası toplanmıştır[1].
Eskişehir İli, Mihalıççık İlçesi, Narlı Köyü’ne bağlı Çıtaklar bükü mevkiindeki kale, Sakarya Irmağı’nın batı kıyısında, yaklaşık 50 m. yüksekliğinde kayalık bir tepe üzerinde yer almaktadır...
Kayalığın ırmağa bakan doğu ve kuzey yanları uçurum hâlindedir…
Kalenin görüşü, Sakarya’nın doğudan kuzeye yaptığı dirseğe bağlı olarak, bu yönlerdedir...
Sakarya Irmağı kuzeye yöneldiği bu kesimde, dar bir boğaz oluşturmaktadır...
Çevredeki arazi engebeli, tarıma uygun olmayan özelliklerde ve ormanlıktır…
Ancak Sakarya’nın taşkınlarıyla oluşan alüvyon düzlükler verimlidir…
Kalenin üzerinde yer aldığı tepenin yaklaşık 2 km. doğusunda, günümüzde Sakarya Irmağı’nın iki yakasını birleştiren sayılı köprülerden biri olan KapulluKöprüsü bulunmaktadır…
SAKARYA NEHRİ (SANGARİOS)
Kalenin büyük olasılıkla Antik Çağda da Sangarios üzerinde, yerel ulaşıma olanak sağlayan bir mevkide inşa edilmiş olduğu söylenebilir…
Sangarios:Günümüzde Sakarya nehrinin adı… Kızılırmak ve Fırat nehirlerinden sonra Türkiye'nin üçüncü en uzun, Kuzeybatı Anadolu'nun ise en büyük akarsuyudur… Nehir, ismini Yunan Mitolojisi'ndeki nehir tanrısı Sangarius'dan almaktadır…
KAPULLU KÖPRÜSÜ VE HAMAMLARI…
Öte yandan modern köprünün kuzey kıyısında kalmak üzere, bitişiğindeki Kapullu Kaplıcası ve Hamamlarının tarihinin eskilere gittiği yerlilerce ifade edilmektedir...
Tepenin güney ve kısmen batısındaki yumuşak eğim, yerleşmeye uygundur…
En yüksek kesim, güney yandaki en uzun kenarı 40 metreyi aşmamak üzere, dörtgen planlı bir surla çevrilidir (Çizim: 1). Doğu yandaki kısa kenar ise 30 m.ye yaklaşmaktadır.
Kalenin güneydoğu köşesi dışında, güney suruna paralel olmak üzere, yaklaşık 7 m. uzunluğunda ikinci bir duvarın varlığı belirlenmiştir…
İç alanda büyük bir kaçak kazı çukuru görülmektedir…
Surla çevrili yaklaşık 1200 metrekarelik alanda savunma duvarından başka, çok sayıda yapıya ait olabilecek duvar kalıntıları da izlenebilmektedir…
Yapılar, kısa kenarları sura dönük, uzun yanları ise içeriye doğru, birbirine paralel olmak üzere inşa edildiğinden veya iki mekân arasında ortak kullanıldığından, magazin biçiminde düzenlenmiş olabileceği izlenimi vermektedir...
Sur duvarları tüm yönlerde belirgin olarak görülebilmektedir ve köşelerde dik açı yapar…
Duvar yapımında iri, dikdörtgen ve çokgen blokların, yatay sıralar hâlinde düzenlendiği görülmektedir…
Yüksekliği ise ancak birkaç kesinde, 2-3 sırayı geçmemektedir (Resim: 1). Duvarın değişken genişliği 2.30 m.ye ulaşmaktadır…
İç ve dış yanlardaki iri blokların arası, daha küçük ve kabaca biçimlendirilmiş veya biçimsiz taşların moloz olarak kullanılmasıyla doldurulmuştur…
Harç örneği görülmemekle birlikte, kullanılmış olmalıdır…
Kuzey yandaki surun iç kesimindeki kaçak kazıda ortaya çıkarılan iri dörtgen blok üzerindeki sıva kalıntısının sarnıca mı ait olduğu belirlenememiştir…
Sur üzerinde kule bulunmamaktadır…
Ancak ırmağın ters tarafına gelen güneybatı köşede, kalın surlar kısmen dışarıya taşırılarak bir tür kule işlevinde mimari düzenleme yapılmıştır. Irmağa bakan doğu ve kuzeydeki sarp yamaçlara yönelik yanlar üzerinde iki kapı belirlenmiştir…
Güneydoğu köşede belirlenen ikinci duvarın, büyük olasılıkla bu yöndeki kapıya ulaşımı yönlendirmekte ve güvenliğini sağlamakta olduğu söylenebilir…
Kapıların yumuşak eğimli yanların tersine bu dik yamaçlara açılması, kalenin askerî işlevini düşündürmektedir...
Seramik buluntu örnekleri, Demir Çağı, Helenistik Dönem ve Geç Antik Çağa aittir.[2]
NARLI, NARLU, NARLIHORTU…
Narlı köyünün 1520 yılı Hüdavendigar (Bursa) Eyaleti kayıtlarında Narlu olarak yer aldığı; Halime Doğru, Mihalıççık Yayalık alanının ikiye ayrıldığını belirtiği bölümde, halen kullanıldığını ifade ettiği köy isimlerini sayarken Narlıhortu’dan bahsetmekte, köyün isminin 15. Ve 16. Yüzyılda Narlıhortu olarak geçtiği görülmektedir.[3]
Şu halde köyün isminin uzunca bir müddettir Narlı olarak kullanıldığını söylemek yanlış olmayacaktır…
NARLI İSİM KÖKENİ…
İsim kökenine gelince, Bilge Umar Tarihsel Adlar sözlüğünün ayrıntılı ele aldığı ‘Na’ maddesinde,
‘Anna/Ana adının da yalnızca Na biçiminde kullanılışı ile karşılaşmamız doğaldır, kaçınılmazdır’ Demekte, örneğin ve özellikle aşağıdaki adlarda Ana (=Ama, Ana Tanrıça) anlamındadır kanısındayım şeklinde ifade ettiği örneklerden birinde, Nara/navra. Aslı Na-Ura, ‘Yüce Ana’ olmalıdır, öbüründe,Narasa. Aslı Na-(u)ra-(a)ssa, ‘Yüce Ana Yerleşimi’ olmalıdır görüşüne yer vermektedir…
NARA maddesindeyse, ‘2. Eskişehir İline bağlı Mihalıççık İlçesi yakınlarında bulunan, Hellen dilindeki bir yazıtta, ‘Nara’lıların Tanrıları’ deyişi geçtiği için o yörede varlığı anlaşılan, ancak tam yeri saptanamayan bir köy ya da kasaba (Zgusta s.420) ifadeyse görüşünü somutlaştırmaktadır.’
HORTU KELİMESİ…
Nasreddin hocanın yaşadığı ve şu anda onun adını taşıyan Sivrihisar’daki yerleşimden aşina olduğumuz Hortu kelimesi ise, ‘Türkçe sözlüklerde üstü toprakla örtülen evlerde mertekle toprak arasına konan çalı olarak geçmekte…’
Bilge Umar, Rumca ‘Ot, kuru ot’ anlamındaki Khortos’tan bozma olabileceği gibi, Luwi dili ardılı dillerden gelme Korduwa sözcüğünden bozma olabilir: Kor(a)-uwa, Korda’lık, ‘Doruğu bol yer’ ya da ‘Kazıklı çit yeri’. BknzGorda, uwa görüşünü belirtmekte; Gorda maddesinde ise ‘Uçlu’ (buradan: doruk, doruklu; ucu sivri nesne, kazık, kazıklı; kazıklı çitle çevrili yer, bahçe) anlamında Karda/Korda’nın çeşitlemesi, Karş. Latincede Hortus, eski Helen dilinde Khortos, İngilizcede Garden, Court, Fransızcada Jardin, Cour, Almancada Garten ifadelerine yer vermektedir.[4]
NAR, NARLI ARASINDA İLİŞKİ VAR MIDIR?
Narlı isminin kökenini oluşturan ‘Nar’ sözcüğünün ateş, alaz veya bir meyve olması ve nedeniyle, alazlı yahut Nar yetişen yer olarak değerlendirilmesine yetecek bir bilgiye maalesef ulaşılamamıştır…
Hal böyle olunca Narlı köyünün gerek Gordion, Dümrek gibi yerleşimlere yakın merkez Frig bölgesinde bulunması, gerek arkeolojik kalıntılar, gerekse Sündiken doruklarında ve Sakarya nehri yakınındaki tarıma elverişli alanda yer alması karşısında Bilge Umar tarafından ifade edilen isim kökeninin ciddiyetle ele alınması gerektiği kanaatindeyim…
ÇITAKLAR KARYESİ (ÇITAKLARBÜKÜ)
Ayrıca, 16. yüzyılda kayıtlarda bulunup daha sonra ismine rastlanmayan Çıtaklar karyesinin, yukarıda ifade ettiğimiz antik kalenin bulunduğu Çıtaklarbükümevkiinde kurulu olduğunu söylemek mümkündür. [5]
Antik dönemin ardından köyün 13. Ve 15. Yüzyıllarda Türk iskânına sahne olduğu anlaşılmaktadır…
FAKİH BABA ZAVİYESİ…
Narlı karyesinde, Fakîh Baba tarafından yaptırıldığı anlaşılan Fakih Baba zaviyesinin bulunması bu görüşümüzün temelini oluşturmaktadır…
Hangi tarihte inşâ edildiği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Ancak daha önce zikrettiğimiz tarihsiz bir vakıf defterinde, defter-i köhneye atıfta bulunularak verilen bilgilerden, yapının XV. yüzyıldan itibâren ayakta ve faal durumda olduğu anlaşılmaktadır…
Buna göre; Narlı karyesinde Fakîh Baba Zâviyesi’nin bulunduğu yer Fakîh Baba’nın kendisine ait olup, bu yeri daha önce vakfetmiştir.[6]
Zâviyenin mutasarrıfları Derviş Nebî ve Ali’ye, Fatih Sultan Mehmed tarafından berat verilmiş olması, bu kurumun (zâviyenin) XV. yüzyılda ayakta ve faal olduğunu göstermektedir.[7]
XV. yüzyıldan XIX. yüzyıl başlarına kadar yaklaşık 400 yıl gibi uzun bir süre faaliyet gösteren zâviye, günümüzde mevcut değildir…
TÜRBE…
Zâviyenin bölümlerinden biri olan türbe ise büyük bir ihtimalle günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.[8]
Günümüzde Narlı köyünün merkezinde bulunan ve çevre köylerin halkı tarafından da ziyaret edilen bu yapı, köy halkının belirttiğine göre son dönemlerde onarım geçirmiştir…
Türbenin iç kısmı iki ana bölüme ayrılmış; iç bölümde (büyük olasılıkla Fakîh Baba’ya ait olduğu düşünülmektedir) bir sanduka, dış bölümde ise diğer aile bireylerine ait mezarlar bulunmaktadır.[9]
Bilindiği üzere, Fıkh sözlükte ‘bilmek, bir şeyi iyi anlamak, bir konuda derin bilgi sahibi olmak’ anlamında olup bu kökten türeyen fakīh de ‘bir şeyi iyi bilen, iyi anlayan kimse’ demektir.[10]
Osmanlının kuruluşu döneminde etkin rol oynayan zümrelerden olan Fakihler devletin organize edilmesinde yer almışlardır…
En bilineni, Osman Gazi adına ilk hutbeyi okuyan ve ‘manevi kurucu’ kabul edilen Tursun Fakıh’tır.[11]
Babailik ise, Osman bey zamanında önemli tarikat örgütlenmelerinden olup, özellikle 1240 Babai İsyanından sonra Eskişehir de dahil olmak üzere batıya göç edenlerce etkinliğini devam ettirmiştir...
BEKTAŞ BABA, DERİN BABA, KUMRAL BABA ZAVİYELERİ…
Halime Doğru’nun ifade ettiği üzere, Eskişehir’de Bektaş Baba, Derin Baba, Kumral Baba zaviyelerinin mevcudiyeti, Baba isminin Anadolu’da ziyadesiyle yaygın olduğunu gösteren bir örnektir.[12]
Şu halde, Narlı köyünün Türklerce iskânının 1200 yıllara dayandığı söylememiz mümkün olacaktır…
XVI. Yüzyıla gelindiğinde, Bektaş Yeri, Köse Salih Yeri ve Arslan Yeri olmak üzere üç ayrı yaya çiftliğinin bulunduğunu[13], 1530 yılında 21 hane ve 18 mücerredin yaşadığını[14]bildiğimiz Narlı için yeterli düzeyde arkeolojik araştırma ve Osmanlı dönemi çalışması olduğunda bilgilerimizin daha da derinleşeceği aşikârdır…
[1]SİVAS TÜFEKÇİ Taciser, SİVAS Hakan, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar İlleri 2004 Yılı Arkeolojik Envanteri ve Yüzey Araştırması, TÜBA Kültür Envanteri Dergisi, 4,2006, sf. 40.
[2] VARDAR, Levent Egemen, Galatia Bölgesi Kaleleri/Yerleşmeleri Yüzey Araştırması:Ankara ve Eskişehir İlleri, 2006, ÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 25.ARAŞTIRMA SONUÇLARITOPLANTISI3. CİLT28 MAYIS - 1 HAZİRAN 2007KOCAELİ, sf. 454.
[3] DOĞRU Halime, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaya-müsellem-taycı teşkilatı: XV. ve XVI. yüzyılda Sultanönü Sancağı, sf.92.
[4] UMAR Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar,
[5] Bu tarihlerdeki köyler için, bknz ADIGÜZEL İsmail, Tarihte Mihalıççık, Yüksek Lisans Tezi.
[6] ADIGÜZEL İsmail, Tarihte Mihalıççık (yüksek Lisans tezi) sf.340.
[7] ADIGÜZEL İsmail, a.g.e. sf.342.
[8] ADIGÜZEL İsmail, a.g.e. sf.342
[9] ADIGÜZEL İsmail, a.g.e. sf.353.
[10] İslam Ansiklopedisi, Fakih maddesi
[11]Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için, GEL Mehmet, Osmanlı Devleti`nin Kuruluş Döneminde Fakihler ve Tursun Fakih, (Master) Gazi Üniversitesi.
[12] DOĞRU Halime,, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, İstan bul 1992, s. 139, 141;
[13] DOĞRU Halime, Osmanlı İmparatorluğunda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı, Sf.185
[14] ADIGÜZEL İsmail, a.g.e. sf.47.
MİHALIÇÇIK’IN, ANKARA’YA AÇILAN KAPISI NARLI…
Bir nev’i Mihalıççık güneydoğusunda bulunan ovanın Ankara’ya açılan kapısı olarak nitelendirebileceğimiz, Narlı arkeolojik ve kültürel birikimi yanında bulunduğu coğrafi konum, Sakarya nehrinin yarattığı iklim nedeniyle özel bir konuma sahip bulunmakta, tüm yönleri ile tanıtılmaya, değerlendirilmeye hazır durmaktadır…
Tarihi kaynaklarda, Seramik buluntu örnekleri, Demir Çağı, Helenistik Dönem ve Geç Antik Çağ’dan bahsetmiştik… Söylencelerde ve köyün ileri gelenleri tarafından yakın zamana kadar buluntulardan bahsediliyor…
• Yine tarihi kaynaklarda, (Çıtaklar Bükü) Çıtaklar karyesinden bahsetmiştik…
• Söylencelere göre ‘Aşağı bük ve yukarı bük’ diye adlandırılan iki bölgenin de varlığından bahsediliyor…
• Bölgede Pirinç (çeltik) tarlaları diye bilinen yerlerin, şimdilerde (maalesef) baraj yapımı münasebetiyle kaybolmak üzere olduğunu öğreniyoruz…
Yine araştırmalarımızda Fakıh Baba’dan bahsetmiş ve türbe olduğundan dem vurmuştuk…
• Buna ilaveten söylencelerde Hakkı Baba türbesi olarak bilinen bir türbenin olduğu, bu türbenin köy mezarlığının içinde yer aldığı ‘Hakkı Baba ve ailesi’ olarak bilindiği ve söylenegeldiği bilgisini de verelim…
• Kale bölgesi diye adlandırılan yerde /yakın zamana kadar ‘Şehit Mezarının’ da bulunduğundan bahsediliyor…
• Aşağı kale mevkiinden şu anki mevcut yere hava şartları sebebiyle gidilmiş…
• Duyumlara göre köyün ismi, kimine göre karlı kimine göre Narlı imiş…
• Narlı köyünün ileri gelenlerinden (merhum) #AkifTurgut ve eğitimci #İlhamiTercan Bey’in aktardıklarının yanı sıra farklı kaynaklardan da bilgilere ulaşmaya çalıştık… Horasan’dan göçüp gelindiğine dair bilgilerinde olduğunu ifade edelim…
Özellikle yakın tarihe ışık tutacak video çekimlerine ulaşmaya çalışıyoruz… Bu hususta Narlı köyünden Cüneyt Esminar Cüneyt Gökcül Bey’den de destek alacağız… Hepsinin derlenmiş halini nasipse Rıdvan Aras Bey ile çıkarmayı planladığımız kitapta bulacaksınız…





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar
Copyright © 2024